Erkek işi, kadın işi. Bunu diyen er kişisi.
Konumuz futbol ve ben bir kadınım. Hal böyle olunca tepki dünyasında olduğumuz için denmeyen kalmıyor. Şu an şahsıma bir kelam edilmese de, geçmiş bilgileri tazelersek; kadının futbol bilmediğinden, elinin hamuruyla bu işlere akıl erdirmeye çalışmaması gerektiğinden dem vurulur. Artık hamur yoğurmuyoruz biz. Teknoloji gelişti haliyle. Futbola da zaman kalıyor hani.
Ofsaytın “bir alışveriş merkezine girdiğini düşün…” le başlayan cümle içerisinde anlatılmasını geçelim. Kimin kim olduğunu, tacı, faulü, 4-4-2 taktiğini de. Çünkü ben 4-3-2-1 severim. Totem yaptığım maçlara gitmem. pazara giden topçuya söver, bel kıranı severim.
Radyodan dinlenilen maçlarla başladı hikayem. Topun taca çıkışını, taşa çarptı anlamışlığım var. Sonradan öğrendik iki kale arasındaki mesafeyi. Babam elimden tutup maça götürmedi beni hiç, çünkü futbolu sevmezdi. Abim de yoktu fanatik. Ablamla pazar eğlencelerimiz vardı bizim. Maraton izlenirdi bir heves. Hem öyle Erman Toroğlu ne gaf yapacak diye de izlemezdik yorumları. İlk futbol özdeyişlerini, ofsaytın bin bir anlatımını ve politikayı öğrendik Erman Toroğlundan. Ve hakemleri anladık bu yayınla. Saha idaresi gibiydi Maratonu çevirmek. Şansal Büyüka’nın susturamayışı stad değil de kanal kapattırırdı kimi zaman.
Pazartesi günleri okulda, erkeklerin arasına karışır söz sahibi olmaya çalışırdım. Başta kaale alınmadım. Zamanla aralarına aldılar beni de. Futboldan anlamayan değil de, erkek gibi kız olduk bu sefer. Premier ligle tanıştık sonra İspanyol modası başladı. Maraton Lig Tv’ye geçti. Eski futbolcular yeni yorumcu oldu. Her kafadan ayrı bir ses çıkar oldu ama ağızlardan futbol eksik olmadı.
Bizim evdeyse durumlar karışık. Annem İtalya ligini sever. Favori takımı Juventustu. Ligden düştüğü gibi bıraktı. Babam maç olunca kahveye gitmez, sıkılır. 2 kardeşin her telefon konuşmasının 5 dakikası futboldaki son gelişmelere gider hep. Yani futbolu seven, futbolu bilen 3 kadın var bizim evde.
Herkes bizim gibi olacak değil. Hemcinslerimi kınadığım, erkeklerin haklı olduğu yanlar da var elbette. Futbolcuları kesmek için izlenen maçlar ( ki futbolcuların yakışıklılık yüzdelerine bakarsak, hanım kızlarımızın zevksizlikleri de aşikar), her sevgilisiyle takım değiştiren hatunlar, maçın en can alıcı noktasında ekran önüne geçen veya soru sormaya yeltenenler, golün tekrarını gösteren ekrana bakıp, gol oldu diye sevinen, takım renklerini dahi ayıramayıp sürekli “hangisi bizdik?” diye soran, “bir topun arkasında onca kişi (tam rakamı net bilmediğinden) koşuyor ne anlamsız” diyen kadınlar oldukça, biz yaftalanmaya devam ederiz.
Diyeceğim şu ki; kadın gözünden futbol çekici gelirken, önyargılarını da kıramıyor beyler. Bir nebze hafifletmek adına fikirleri, söz hakkı verilmese de dökelim satırlara düşüncelerimizi. Olmaz ya, futboldan anlayan kadınlarla tanışırlar da birileri, şaşırmazlar böylece.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder